top of page

TRAKEOSTOMİ NEDİR? BAKIMI NASIL OLMALIDIR?

Solunum yetmezliği nedeniyle nefes almayı kolaylaştırmak için gırtlakta,

nefes borusunda bir delik açılması ve içine bir boru (kanül) yerleştirilmesi işlemine

trakeostomi diyebiliriz.

Hasta yakınları her ne kadar trakeostomiye mesafeli ve bakımın zor

olduğunu düşünse de hastanın daha rahat nefes alıyor olabilmesi yaşam kalitesini

yükselterek yaşam süresini uzatmaktadır.

Bu hastaların eve taburculuğunda, yakınlarının trakeostomili hasta bakımı hakkında

eğitim almaları gerekir.

sp_acjocfu_s1605103889.png

Trakeostomi bakımı hijyen açısından son derece önemlidir. Gırtlakta trakeostomi açılan bölge açık yara olduğundan temiz tutulmalı kızarıklık, akıntı, koku varlığı açısından değerlendirilmeli gerekirse antiseptik solüsyonlar ile gazlı bez yardımıyla temizlenmelidir. Trakeostomi kanülü boyun bağı, gazlı bez veya cırtcırtlı trakeostomi bandı ile boyuna sabitlenmelidir. Trakeostomi kanülünün balonu (cuff) vardır. Bu iç balonu dışarıdaki baloncuğa bağlayan ince bir hortum mevcuttur. Dış baloncuk basıncı iç balon hakkında fikir verir. Bu dış baloncuğun kulak memesi kıvamında olması gerekir balon vasıtası ile solunum cihazının verdiği hava  ağız ve burundan kaçmadan direkt akciğerlere gider. Balon ayrıca yutma fonksiyonu olmayan hastada tükürük ve ağız içi salgıların akciğere kaçarak enfeksiyona yol açmasını engeller. Hergün baloncuğun şişkinliği kontrol edilmelidir. Yutma fonksiyonu olan, hava yolunu koruyup tükürüklerini yutan, solunum cihazına bağlanmayan hastada, doktor kontrolünde gerekirse balon indirilebilir. Hastanın akciğerinde biriken balgamları temizlemek adına aspiratör denilen özel bir vakum cihazı kullanılır, ucuna takılan ince hortum (aspirasyon sondası) vasıtası ile balgamlar kanülün içinden ilerletirek bronşlar ve akciğerin içinden temizlenir. Aspirasyon sondası ile 12-15 cm kadar içeri girebilir, ancak balgamları temizleme işlemi en fazla 15 sn sürmelidir. Değişik kalınlıkta aspirasyon sondaları kullanılır mevcut kanülün iç çapının yarısından daha kalın sondalar kullanılmamalıdır. Hastanın balgam yoğunluğuna göre değişmekle birlikte, balgamları 2-3 saatte bir temizlenmelidir.
Kanül değişimi kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle ayda 1 kez doktorlar 
tarafından değiştilmelidir. Kanül bağı çok fazla gevşek ya da sıkı bağlanmalı, fotoğraftaki gibi altından bir parmağın geçebileceği kadar boşluk olmalıdır. Solunum cihazının bakımını üretici firmanın direktifleri doğrultusunda yaptırmak gerekmektedir. Trakeostomili hastaya oksijen vermek için t-tüp (easy breath) isimli parça kullanılır, kirlenirse hemen, kirlenmez ise gün aşırı değiştirilmelidir. Bu parça ile hasta nemlendirilmiş oksijen desteği altında solur. Trakeostomi kanülünün ucuna

uzatma parçası bağlanır ve balgam ile kirlendiğinde hemen değiştirilir, temiz kalırsa da 4-5 günde 1 değiştirilmesi önerilir. Solunum makinesi kullanan hastalarda verilen hava nemli olmayacağından uzatma parcasının arkasına nem tutucu filtre konulmalı ya da ventilatör nemlendirici cihazı kullanılmalıdır. Filtre kirlenirse hemen kirlenmez ise 2 günde 1 değiştirilmelidir. Solunum cihazını mikroplardan korumak için cihazla solunum devresi arasına antibakteriyel filtre yerleştirlip Trakeostomi kanülünü solunum cihazına bağlayan plastik hortumlar (ventilatör devresi) ise kirlenmedikleri sürece ayda 1 kez değişmelidir. 2 günde 1 değiştirilmelidir.  

-Takılan trakeostomi kanülü steril olmalı veya dezenfekte edilmiş olmalıdır.

-Trakeotomi kanül çevresine antimikrobiyal topikal pomat kullanılmamalıdır.

-Trakeostromi bakımı yaparken El hijyeni uygulanir, steril olmayan eldiven giyilir.

-Eski pansuman çıkarıldıktan sonra stroma bölgesi steril serum fizyolojik ile silinir, steril gazlı bez ile kurulanır.

-Stroma bölgesi infekte olmadığı sürece epitelizasyonu geciktirebilecegi için iyotlu bileşikler kullanılmamalıdır.

-Trakeostomi tüpünün sabitleyici kumaş bağları kirlendikçe değiştirilir. İşlem bittiğinde el hijyeni sağlanır.

IMG_20201114_221714.jpg

TRAKEOSTOMİ HANGİ DURUMLARDA ÖNERİLİR?

1. Solunum yetmezliği olan hastaların ileri dönemlerinde solunum cihazına sürekli ihtiyaç duyulduğunda

2. Solunum kaslarını tutan sinir-kas hastalarında

3. Nörolojik hastalıklarda, yemek yiyemeyen, su içemeyen, ağız içi sekresyonlarını kontrol edemeyen yani hava yolunu koruyamayan hastalarda

4. Ağır zatürrelerde, beyin kanaması, kafa travması geçirildiğinde suni solunum cihazına (ventilatör) bağlandığında bu solutma şeklinin uzun süreceği iyileşmenin zaman aldığı durumlarda (makineye bağlandıktan 14-22 gün sonra)

5. Hava yolu, ses teli tümör cerrahisi sonrasında yoğun bakım hekimleri trakeostomi açılmasını önerir.

Bu işlem hasta ve hasta yakınlarının onamı alınarak yapılabilir. Ancak ani solunum sıkıntısı ile soluk alamayan kişileri acil solutmak için boğazına ağızdan boru konamayan hastalara, hasta ve yakınının onayı alınmadan trakeostomi açılabilir.

*Paylaşım bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi yöntemi hastadan hastaya değişir, mutlaka ilgili hekime danışılmalıdır.

PEG NEDİR? BAKIMI NASIL OLMALIDIR?

PEG ağız yoluyla beslenemeyen hastalara uzun dönem enteral beslenme sağlamak

amacıyla karin duvarından mideye tüp yerleştirilmesi işlemidir.

PEG, sıklıkla yutma bozukluklarında, nörolojik hastalıklarda, baş, boyun ve üst

gastrointestinal sistem tümörlerinde uygulanmaktadir. Ayrıca kalori gereksinimi

olan hastalıkların takibinde de (konjenital kalp hastalıklari, kısa bağırsak sendromu

ve inflamatuvar bağırsak hastaliklari vb) PEG uygulamasi yapılmaktadır.
NG tüp ve PEG'in karşılaştırıldığı çalışmalarda;

NG tüp takılı olan hastalarda, ortaya çıkan enfeksiyonların ve ortalama kilo kaybının

daha yüksek olduğu bildirilmiştir. NG ile beslenme uzun süre uygulandığında burun,

yemek borusu hatta midede yara oluşturabilir, NG tüpün yerinden oynaması ve fark

edilmemesi hayati sorunlara neden olabilmektedir (besinlerin akciğere kaçmasi gibi).
PEG kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek problemler hastanın ve hastaya bakım veren bireyin, beslenme ve bakım uygulamalarını doğru ve etkin yapması, ortaya çıkan sorunları yönetebilmeleri ile önlenebilir.

PEG takılan hastanın peg çevresinin renk, sıcaklık, lezyon ve akıntı yönünden değerlendirilmesi oldukça önemlidir. İlk 72 saat cilt renginden daha soluk görünürken, 4. ve 21. günlerde kan akımının artması ile bölge pembe renk almaktadır. PEG çevresinde sarı-yeşilimsi akıntı ve kızarıklık enfeksiyon belirtisi olarak değerlendirilmelidir.

Pansumanın ilk değişimi, PEG tüpü takıldıktan sonra ertesi gün yapılmalıdır.

Pansuman, ilk 1-7 gün arası her gün iyot solüsyonu ile yapılmalı; peg bölgesi kanama, akıntı, kızarıklık, koku vb. yönünden gözlemlenmelidir.

Gömülü tampon sendromunun oluşmasını engellemek için tüp mide içine yaklaşık 2-3 cm itilmeli, sabitleme parçasının direnci hissedilene kadar tüp geri çekilmeli ve tüp kendi etrafında 180 derece döndürülmelidir.

7 günden sonra akıntı, kızarıklık, kanama yoksa serum fizyolojik ile temizlenip kurutulmalıdır.

İlk yara iyileşmesinin ardından (PEG yerleştirildikten 1-2 hafta sonra) pansuman her 2-3 günde bir yapılmalıdır.

İlk yara iyileşmesinden sonra banyo yapılabilir, fakat banyodan önce sargılar her zaman çıkarılmalı, tüp çevresi sabun ve su kalıntılarından arındırılarak kurutulup pansumanı yapılmalıdır. Ayrıca tüp cilde uygun bir şekilde sabitlenmeli ve yara bölgesi kuru tutulmalıdır.

*Paylaşım bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi yöntemi hastadan hastaya değişir, mutlaka ilgili hekime danışılmalıdır

IMG_20201111_171750.jpg

NG VE NET NEDİR? BAKIMI NASIL OLMALIDIR ?

Ciddi iştah kaybı, yutma problemleri, nörolojik hastalıklar gibi yeterli ve dengeli

beslenmenin sürdürülmesine engel olan pek çok patolojik durum beslenme

yetersizliğine neden olabilmektedir.

Bu durumlardan herhangi biri ile karşılaşan ve doğal (oral) yollardan beslenmesini

gerçekleştiremeyen bireyde, beslenme yetersizliği ve buna bağlı gelişebilecek

olumsuzlukların önlenebilmesi için beslenmenin ya nazogastrik tüple ya gastrostomi

tüpüyle ya da damardan sürdürülmesi gerekmektedir. Sindirim sisteminin çalıştığı

durumlarda tüple beslenme yapılır. Tüple beslenmede hangi yolun kullanılacağı hastanın

durumuna göre değişkenlik gösterir. Tüple beslenme türünün belirlenmesinde özellikle

beslenme süresi önemli bir kriterdir. Kısa süreli beslenme bozukluklarında nazogastrik

(NG, burundan mideye) veya nazoenterik (NET, burundan bağırsağa) tüple beslenme tercih

edilmektedir. NG ( burundan mideye) yerine Nazoenteral (burundan bağırsağa) tüp ile

beslenme genelde mide yoluyla beslenmenin mümkün olmadığı durumlarda

(kusma, gastrit, reflü gibi şikayetler) tercih edilmektedir.
NG ve NET ile beslenmede en sık görülen 
komplikasyonlar tüpün yerinden çıkması, tıkanması, yapışkan bantlardan kaynaklanan cilt irritasyonu ve diyaredir.

Bu komplikasyonların ortaya çıkma durumu %0,3-15 arasında değişmektedir.

Burundan beslenme hortumu ile beslenmenin 3-6 aydan daha uzun süreceğinin öngörüldüğü durumlarda perkütan endoskopik gastrostomi (PEG) ile beslenme tercih edilmektedir.

Kullanılacak sondanın ölçüsü yaşa, cinse ve uygulama amacına göre değişebilir. Hastanın yaşına göre prematüre bebekte 6 Fr, yenidoğan bebekte 8 Fr, çocuk hastada 10-12 Fr, erişkin hastada 14-16 Fr numaralı sondalar kullanılır.

Sondanın midede uzun süre bırakılması komplikasyonlara neden olabileceğinden  3-7 günde bir diğer bir burun deliğine takılır. Günde üç kez gerekirse daha sık olarak ağız - burun temizliği yapılır.

Özellikle yenidoğanlarda ve çocuklarda bir burun deliği kapalı olduğundan diğer burun deliği dikkatle ve titizlikle temizlenmelidir.

*Paylaşım bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi yöntemi hastadan hastaya değişir, mutlaka ilgili hekime danışılmalıdır.

IMG_20201111_171701.jpg

SOLUNUM SİSTEMİNE YÖNELİK BAKIM

SEKRESYONLARIN ATILIMINI KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN

Sıvı alımını arttır

Düzenli öksürme egzersizleri yaptır

Postüral drenaj yap

Derin soluk alma-verme egzersizleri yaptır

Kontrollü solunum yöntemlerini öğret ve yaptır

Pnömoni belirtileri açısından hastayı gözlemle ( ateş, öksürük, göğüs ağrısı, yeşil balgam )

 

SEKRESYON BİRİKMESİ SEBEPLERİ

- Öksürmenin azalması

- Yetersiz sıvı alımı, dehidratasyon,

- Antikolinerjik ilaçların sekresyonların kıvamını kolaylaştırıp atılımını güçleştirmesi

- Atılamayan sekresyonların mikroorganizmaların üremesi için besi yeri oluşturması,

Hastada bronşit ya da hipostatik pnomoni gelişimini kolaylaşır

 

POSTÜRAL DRENAJ UYGULA

Mide boş olmalı, yemeklerden en az 45 dk sonra uygulanmalı

Her pozisyon için 5-15 dk yeterlidir

Her pozisyon değişiminde hastayı öksürt, 

Postüral drenajdan sonra ağız bakımı yap 

Kanser, ağrı ve kanaması olanlarda,ileri derecede osteoporozu olanlarda postüral drenaj sırasında perküsyon ve vibrasyon yapılmaz

 

SOLUNUM HAREKETLERİNDE AZALMA SEBEPLERİ

- Yatağın,göğüs kafesinin yükselmesine karşı direnç oluşturması

- Abdominal basınç artışının diyafram hareketini azaltması

- Kas gücü ve koordinasyonunun azalması 

- Kullanılan anestetik, narkotik, sedatif ya da santral sinir sistemi üzerine etkili ilaçların solunumu deprese etmesi

 

Orofarengeal aspirasyonu engelleyen en önemli savunma mekanizması yutma fonksiyonu ve öksürük refleksidir. Sağlıklı bireylerde özellikle çocuklarda gülme, konuşma, yemek yeme ve uyku gibi hava yolu koruyucu mekanizmaların baskılandığı durumlarda aspirasyon görülme riski artmaktadır. Çoğu kez önemsiz miktarlarda aspirasyon görülebilmesine rağmen yutma disfonksiyonu olan çocuklar patolojik aspirasyon açısından çok daha fazla risk altındadırlar. Fazla miktarda sekresyon aspire edilirse pnömoni oluşabilir.

 

 

*Paylaşım bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi yöntemi hastadan hastaya değişir, mutlaka ilgili hekime danışılmalıdır.
 

AĞIZ BAKIMI NASIL OLMALIDIR ?

Ağızdan beslenemeyen cocuklarda yaygın diş taşı birikimi ve buna bağlı periodontal sorunlar izlenmektedir. Dolayısı ile hastanın yutma bozukluğu şiddeti hangi evrede olursa olsun, diş hekimleri ile erken kurulacak temas, hastaların ağız ve diş sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.

Yutma güçlüğünün çeşitli sebepleri olması nedeniyle literatürde disfajili bireylerde uygulanabilecek ortak, tek bir ağız hijyen prosedürü yoktur. Bireysel ağız bakım önerileri ile ihtiyaca göre uyarlanabilecek yöntemler mevcuttur.

Diş yüzeyinde biriken plak ve gida artıklarını mekanik olarak uzaklaştırmak ve çürümeye karşı koruyucu faktörleri artırmak doğrultusunda bireysel planlama yapılmaktadır. Disfajili bireylerde yavaş hareketlerle küçük başlı yumuşak kıllı fırçalar kullanılarak tüm diş yüzeyleri günde iki kez, dil ise günde 1 kez temizlenmelidir. Plak ve yiyecek birikim bölgesi olan dişler arası yüzeylerde ise temizlik için diş ipi ya da interdental fırçalar kullanılmalıdır.
Hastaların yutma güçlüğüne ilaveten el ve diğer motor becerilerini etkileyen ek hastalıkları, sendromları olması durumunda bu öneriler ebeveynlere anlatılarak, çocuklarının ağız ve diş temizliğinin onlar tarafından yapılması istenmektedir. El manipülasyonu yeterli olmayan, fırçayı iyi kavrayamayan hastalarda elektrikli diş fırçaları ya da kalın saplı diş fırçası önerisinde de bulunulabilir.

Eğer hasta sıvıları yönetmede oral kontrolü sağlayamıyorsa, tükürme kabiliyeti yeterli değilse köpürmeyen (SLS içermeyen) diş macunu ile fırçalama yapılabilir. İleri seviyede yutma problemi olan hastalarda bazen dil basacağının ucuna bağlı bir gazlı bez / sünger yardımıyla temizleme yapılması da önerilebilir. Ayrıca ağız ve diş bakımı için diş eti problemleri (gingivitis) olan bireylerde antibakteriyel ajan (klorheksidin) uygulaması önerilebilir.

Özel gereksinimli çocuklara yılda en az 1 kez diş hekimi muayenesi önerilmektedir.

*Paylaşım bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi yöntemi hastadan hastaya değişir, mutlaka ilgili hekime danışılmalıdır.

bottom of page